5 Mart 2015 Perşembe

Doların Yükselişi ve Merkez Bankasının Silahları

Merkez Bankası'nın elinde piyasaya müdahale için iki temel araç vardır. Bunlardan ilki faiz oranlarını ayarlama gücü, ikincisi döviz rezervi ile piyasada döviz-tl dengesini değiştirebilmesidir.

Merkez Bankası, normalde bu iki enstrümanla kur artışlarıyla etkili bir mücadele yapabilir. Ancak şu anda normal bir durumda değiliz. AKP iktidarının Merkez Bankası'nın faiz silahını elinden aldığı açıktır. Tayyip Erdoğan orada dururken, Merkez Bankası faiz silahını kullanamaz.

Bu durumda elde sadece döviz rezervi kalır. Doların değeri arttıkça, piyasaya dolar satarak, doların değerini düşürmeye çalışmaktan başka bir yol yok.

Peki rezervler ne durumda?

Merkez Bankası'nın rezervi şu anda 108 milyar Dolar seviyesinde. Bu rezerv oldukça iyi bir rakam. Epeyce bir cephane demektir yani. Günde 100 milyon Dolar satsan, 3 sene ağır bir savaş bile verebilirsin. Sadece rakamlara bakarak kandırılabilecek biriysen, evet, buna inanırsın. Ama işin aslı öyle değil.

Merkez Bankası'ndaki 108 milyar Doların, 70 milyar Doları zorunlu karşılık dediğimiz paradır. Yani sahibi Merkez Bankası değil, piyasadır. Merkez Bankası bu parayı satamaz, zira kendinin değil, bankaların Merkez Bankası'na koydukları zorunlu karşılıktır.

(Not: 2002'de 26 milyar Dolar olan Merkez Bankası rezervi, 100 milyar Doları aştı propagandasının da aslı budur zaten. Zorunlu karşılıklar arttığı için rezerv arttı. Ama net rezerv oldukça az.)

Önemli olan kısım burası: Merkez Bankası'nın elinde 38 milyar Dolar civarında bir net rezerv var. Bu rakamın büyük bir kriz için çerez olduğunu anlamak için Rusya'nın 420 milyar Dolarlık rezervine rağmen nasıl krize girdiğine bakmak lazım. Rusya 420 milyar Dolarlık rezerv ve üstüne bir de faiz artırımı yaptığı halde batıverdi.

Türkiye ise faiz artıramaz, rezervi de ortada hepi topu 38 milyar Dolar, bu gidişle elimizde pek bir silah olduğu söylenemez. Küresel piyasalar bizi nereye iterse oraya gideceğiz.

Elimizdeki rezervin yetersizliğini görmek için bir de kısa vadeli borç ödeme yükümlülüklerimizin ne olduğuna bakmak lazım. Türkiye önümüzdeki bir yılda 150 milyar Dolardan fazla dış borç ödeyecek. Elimizde ise 38 milyar Dolar var. Şirketler ve kurumlar, 150 milyar Doları bulmak için piyasaya yüklendiklerinde 38 milyar Dolar kapanın elinde kalır, Dolar da herhalde rekor kırma rekorunu kırar.

Küresel piyasalar durulmadan, Türkiye'nin yalnızca rezerv silahı ile yapabileceği hiçbir şey yoktur. Ya piyasaların durulması beklenecek ve bu çalkantı ülkeye zarar verecektir. Ya da "faiz lobisine" yenilgi kabul edilip, faizler artırılacaktır. Herkes kendi düşünsün. Eğer ilk ihtimal olacak diyorsanız, "Tayyip Erdoğan geri adım atmaz" diyorsanız size krizde ne yapmanızın iyi olacağını gösteren bu yazıyı okumaya davet ediyorum. Yok, ikinci ihtimal olur, AKP tükürdüğünü yalar diyorsanız içiniz biraz daha rahat olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder