28 Şubat 2015 Cumartesi

Medcezir ve Hukuki Yardımın Önemi

Medcezir'in son iki bölümünde meydana gelen olaylar, diziyi takip edenlerin malumu. Hatırlatacak olursak: Kenan, Sude'nin boğazına sarılıp boğmaya çalışırken, Mira odaya girip yerdeki tabancayı alıp, Kenan'ı arkadan vuruyor. O sırada odaya giren Yaman, daha sonradan suçu üstlenip, Kenan'ı kendi vurduğunu söylüyor.

Bu durumda taraflar derhal hukuki yardım almış olsalar, Mira'nın yaptığı hareketin meşru müdafaa niteliğinde olduğu için ceza gerektirmeyecek bir durum olduğunu bilirlerdi ve sorun büyüyüp, karmaşıklaşmadan çözülürdü.

Meşru savunma hali, Türk Ceza Yasası'nın "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" bölümü altında yer almakta ve 25. maddede tanımlanmaktadır. Maddede "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez" denilmektedir.

Formülize edecek olursak
Başkasına ait bir hak: Sude'nin yaşama hakkı
Gerçekleşen haksız bir saldırı: Kenan'ın Sude'ye saldırması
Hal ve koşullara göre: Mira'nın bedensel olarak Kenan'ı engelleme gücü olmayıp, odada silah bulunması
Saldırı ile orantılı biçimde: Kenan'ın öldürme kastına orantılı biçimde
Defetmek zorunluluğu ile işlenen fiiller: Sude'ye yönelmiş saldırıyı defetme zorunluluğu

Şimdi bunları birleştirirsek görürüz ki; Mira, Sude'nin yaşama hakkına yönelen haksız bir saldırıyı, hal ve koşullara uygun ve saldırı ile orantılı biçimde defetme zorunluluğu içinde Kenan'a ateş etmiştir. Bu durumda da kanuna göre ceza verilmesine gerek yoktur.

Burada yalnızca Mira'nın, Sude'ye silahsız biçimde maruz kaldığı saldırıya karşı ateşli silahla müdahalesi orantılı görülmemelidir şeklinde bir tartışma olabilecektir ki, bu durumda da Türk Ceza Yasası'nın 26. maddesinin 2. fıkrası şöyle demektir: "Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez."

Olayda, Mira'nın daha önce böyle bir olayla karşılaşmaması, yaşı, sosyoekonomik durumu, eğitim seviyesi, suça bulaşmamış olması gibi faktörler dikkate alındığında olay karşısında ciddi bir korku ve telaş yaşamasının muhtemel olduğu açıktır(Örneğin aynı durumda bir polisin, doğrudan ateş etmek yerine havaya ateş ederek saldırıyı durdurmayı denemesini beklemek gerekebilecektir). Bu durumda Mira, meşru müdafaada sınırını aşması söz konusu bile olsa ceza alması söz konusu olmayacaktır. Oysa dizideki akışta, suçu başkasının üstlenmesi tüm bu durumu ortadan kaldırıp, olayı bambaşka bir boyuta taşıyacaktır.

Neticeye gelecek olursak, hayatta yaptığımız her hareketin hukuken bir karşılığı vardır. Bunu bilmeden hareket etmek de büyük zararlar getirebilir. Her hukuki kuralı bilmek mümkün değil, hukukçular bile hepsini bilemez ama başımıza bir iş geldiğinde, çok geç olmadan hukuki yardım alsak, bir çok sorunu çok kolay biçimde çözebiliriz.

27 Şubat 2015 Cuma

CHP kapatılabilir mi?

Türkiye'de partiler Anayasanın 68. maddesine göre kurulur. Anayasanın 69. maddesi ise siyasi partilerin uyacağı esasları belirler. Anayasanın 69. maddesinin 5. ve 6. fıkrasında, bir partinin kapatılması için yine Anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrasına aykırı hareket etmesi gerektiğini belirlemiştir.

Anayasanın 69. maddesinin 5. fıkrası şöyledir:

"Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir."

Yani parti kapatma sebepleri Anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrasına aykırılıklardan ibarettir.

Anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrası şöyledir:

"Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez."

Fuat Avni adıyla matuf Twitter fenomeninin aktardığı biçimde İş Bankası üzerinden CHP'nin kapatılmasına ilişkin bir plan, 68. maddenin 4. fıkrasında sayılan ilkelerin hangisinin ihlal edildiğine dayandırılacaktır?

CHP'nin İş Bankası'nın ortağı olması ya da CHP'nin ortaklarından olan İş Bankası'nda iddia olunan usulsüzlüklerin yapılmış olması durumu fıkrada sayılanların hiçbirine aykırı değildir.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Konut Yatırımı Nasıl Yapılır?

Liberal ekonomik düzen tüm dünyada orta sınıfı yaratmıştır. 1800'lerin sonlarına doğru, yaşamını idame ettirmekten fazlasını kazanan ama zengin diyebileceğimiz kadar da fazla kazanmayan bir sınıf oluşmuştur, buna orta sınıf denmektedir.

Orta sınıf, hayatını sürdürmek için ihtiyacı olandan daha fazlasını kazanır ama zengin de değildir. Adı üzerinde, orta sınıf. Orta sınıfın bu pozisyonu, sınırlı bir sermaye birikimi yapabilmesine olanak sağlar.

Bir üst sınıf üyesi, çok ciddi sermaye birikimi yapabilir. Orta sınıf ise bu kadar birikim yapamaz doğal olarak. Bu durum da orta sınıfı, az sermaye ile önemli karlılık sağlayan yatırımlara yöneltmiştir. Ayrıca hem yatırım, hem mevcut ihtiyacın karşılanabilmesi de tercih edilir. Bu noktada iki yatırım aracı öne çıkar: mevduat hesapları ve konut. Türkiye'de en yaygın iki araç konut ve banka hesabıdır.

Banka hesapları güvenilirdir, enflasyonun üzerinde kazanç elde edeceği kesindir, uzun vadeli değildir. Paranızı istediğiniz an geri alabilirsiniz(beklemeniz gereken vade 1 aydır en fazla).

Konut da güvenlidir, enflasyonun üzerinde kazanç getirecektir, kira geliri getirir ya da sizi kira ödemekten kurtarır ama hemen nakit haline getiremeyebilirsiniz.

Türkiye'de enflasyon oranlarının geçmişe göre düşük olması, banka faizlerinin çok düşmüş gibi görünmesine yol açmıştır. Eskiden enflasyon %18, faiz %20 idi örneğin, insanlar ise %20 faizi çok ciddi bir faiz olarak görüyordu halbuki reel faiz %2 idi. Şu anda da durum değişmedi. Şu anda bankalar %9-10 faiz veriyor, enflasyon da %7-8 olarak ölçülüyor. Reel faiz aslında eskisi gibi ama bu pek fark edilmiyor. Tabi bir de bankaların, şubeden açtığınız mevduat ile internetten açtığınız mevduata uyguladığı farklar, müşteriden müşteriye değişen oranlar da halkın her kesimine ulaşamıyor. Şu an için bahsettiğim %9-10'luk faiz, internetten hesap açtığınızda gördüğünüz orandır, belki şubeden %7 verirler.

Mevduatın durumu ortada, bu da onu cazip olmaktan çıkarıyor. Bunun yanında reklamlar, çılgın projeler gibi pazarlama ile öne çıkarılan inşaat ve dahi konut sektörü cazibe kazanıyor.

Yazının bu noktasına kadar genel bir değerlendirme yaptım. Bundan sonrası konut yatırımında dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili olacak.

İlk aşamada önemli olan konu, konutu özsermaye ile mi yoksa kredi ile mi alacağınız önemlidir. Buna göre yatırımınızın karlılık hesabı temelden değişir. Kendi paranızdan elde etmeniz gereken minimum getiri ile borç aldığınız paradan elde etmeniz gereken minimum getiri farklıdır.

İkinci aşamada, konutu edinme amacınız önemlidir. Buna göre yatırımın fizibilitesi değişir.


1. Oturma amacıyla konut edinme ile uzun vadeli yatırımda dikkat edilecek unsurlar aynıdır; önemli olan konu  kira bedeli ve evin değerinde meydana gelecek artıştır.

Kira bedelinde dikkat edilecek konu, evin kira bedelinin, evin fiyatının kaçta kaçı olduğudur. Yani kiraları biriktirirsem, bu evi kaç senede alırım sorusunun cevabını arayacaksınız. Burada sektörce makul kabul edilen 20 senelik bir süre vardır. Yani 200 bin TL'ye ev aldığınız zaman, (200000/240 ay) 850 TL'ye kiraya verebiliyorsanız bu makul bir yatırımdır. Bu oranlamada kiranın, ev bedelini karşılama süresi 20 seneden aşağıdaysa yatırım daha karlı demektir. Örneğin kirası 1000 TL olan bir evin bedeli 200 bin TL ise, 17 sene civarında bir süre ortaya çıkar ki, bu gayet iyi bir yatırımdır. Bu süre 20 yılın üzerine çıktığında ise tercih etmemeniz gerekir.

Kira ile ev fiyatı arasındaki ilişkinin yanında bir diğer önemli konu ise evin değerindeki artıştır.

Günümüzde yıllık bazda enflasyon oranı %8, mevduat faizi %10, kredi faizi %14 civarındadır diyebiliriz. Bu durumda kendi birikiminizle ev alıyorsanız, yıllık primi %10'un üzerinde olan bir ev almanız gerektiği açıktır. Kredi çekerek ev alıyorsanız, prim oranının %14'ün üzerinde olmasını tercih etmek zorundasınız.

100 bin TL'lik bir konutu tercih etmenizin rasyonel olması için 1 yıl sonraki değerinin:
- Kredi çektiyseniz, 114 bin TL
- Kendi birikiminizse, 110 bin TL'den az olmaması gerekir.

Bu iki konudaki değerlendirme her konut için ayrı ayrı yapılır ancak şu anda sektörde yaygın iki sorun var, bazı evlerin satış bedelleri çok yüksektir ama kiraları düşüktür ya da evlerin fiyatları çok yüksektir, %15 prim yapmaları ihtimali azdır. Yatırımcı bu durumda ne yapmalı?

Bu sorunlardan ilkinin kolay bir çözümü var: mobilyalı kiralamak. 150 bin TL'ye aldığınız 1+1 daireyi 650 TL'ye kiraya verirseniz, 20 senede parasını çıkarmaktadır. Bunu mobilyalı kiralama modeliyle düşürebilirsiniz. Boşu 650 TL olan bir dairenin mobilyalısı 1000 TL eder. Böyle bir evi 7000 TL'ye döşeyebilirsiniz. Aldınız mobilyaların ve beyaz eşyanın ekonomik ömrü 10 senedir, hadi hor kullanmaya bağlı olarak 7 seneye düşsün. Mobilyaların senelik amortisman bedeli yıllık 1000 TL eder, oysa mobilyalı olduğu için elde edeceğiniz fazla kira geliri senelik 4200 TL'dir, amortismanı düşersen 3200 TL ev sahibine kalacak fazla paradır. Yani senelik kira gelirin 11 bin TL olur, aylık ortalaması 910 TL eder. Bu durumda da yatırımın geri dönüşü 13-14 seneye düşer ki bu çok iyi bir rakamdır.

İkinci en çok rastlanan ise konut fiyatlarının halihazırda çok yüksek olduğu yerlerdir. Buna yapacak bir şey yok. Bu tip yerler zaten yatırıma uygun değildir. Oturma amaçlı alıyorsanız da, otururken kar edebileceğiniz bir modelin yerine karsız bir model tercih etmiş olursunuz. Yukarıdaki kriterlere göre yatırıma daha uygun yerleri tercih etmenizi tavsiye ederim ama karar sizin.

2. Şimdi ise kısa vadeli konut yatırımını inceleyelim.

Burada benim tavsiye ettiğim stil, birkaç ortağın tamamen öz sermaye ile işe girmesidir. Güvenilir bir firmadan, temelden tabir edilen biçimde yani projenin en başından alınacak bir konut bulunması gerekir. Bu durumda fiyatlar normal satış fiyatının, teslim tarihine göre değişmekle birlikte mutlaka daha azı olmalıdır. Aksi takdirde insanlar parasını bankaya yatırır, gelip 1 sene sonra bina bitince alır. Girdiğiniz riskin karşılığını oransal olarak almanız lazım.

Bir örnekle anlatacak olursak, 150 bin TL değerde bir evimiz olsun. Bu evi, teslimden 1 yıl önce alıyorsanız, en az %15 indirimli almanız lazım, yani 128 bin TL'ye. Ev teslim edilince de, yeni ev, güzel bir projedeyse ve fiyatları zaten inşaatçı tarafından şişirilmediyse ilk sene %15 gibi bir prim yapar ve 172 bin TL'ye çıkar değeri. Siz de 128 bin TL'yi 2 yılda 172 bin TL yapmış olursunuz.

Bu tarz yatırım için başta da dediğim gibi, tavsiye ettiğim model ortaklık modelidir. 2-3 arkadaş bir araya gelip güzel bir ortaklık kurulabilir. Her arkadaşın tek tek aynı evi alma parası olsa bile bence ortaklık kurmak daha faydalıdır. Örneğin 3 arkadaşın da 150 bin TL'si var. Hepsi ayrı ayrı tek bir ev alacağına, bu 3 kişi 3 ayrı yerdeki 3 eve ortak olarak girerlerse karlarını maksimize edeceklerdir.

24 Şubat 2015 Salı

Ankara'nın Gelişen Bölgeleri

2014 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt bilgileri açıklandı. Buna göre Ankara'nın 2013 yılında 5 milyon 45 bin kişi olan nüfusu, 5 milyon 150 bine çıkmış. Ankara'nın nüfusu 1 yılda 105 bin kişi artmış.

Bu artışı ilçelere göre incelediğimizde ilginç sonuçlar elde ediyoruz.

Çankaya'nın nüfusu 914 binde sabit kalmış.
Keçiören'in nüfusu 848 binden, 878 bine çıkmış.
Yenimahalle'nin nüfusu 591 binden, 608 bine çıkmış.
Mamak'ın nüfusu 568 binden, 587 bine çıkmış.
Etimesgut'un nüfusu 469 binden, 501 bine çıkmış.
Sincan'ın nüfusu 484 binden, 497 bine çıkmış.
Altındağ'ın nüfusu 359 binden, 361 bine çıkmış.
Gölbaşı'nın nüfusu 115 binden, 118 bine çıkmış.

En büyük nüfus artışını sayısal olarak Etimesgut yaşamış, 32 bin kişi ilçede yaşamaya başlamış. Ancak oransal artışta Etimesgut daha da önde, %6.8 büyüme yaşamış.

Ve bu rakamlarla daha önceden Sincan'ın gerisinde olan Etimesgut, Sincan'ı geçerek Ankara'nın 5. büyük ilçesi olmuş.

Etimesgut'un bu anlamda önü açık. Tabi nüfus anlamındaki artış, doğrudan inşaat sektörüyle de ilgili.

Etimesgut'ta Eryaman, Bağlıca ve Yapracık-Turkuaz bölgeleri olduğu müddetçe, zannediyorum ki 10 seneye Çankaya ve Keçiören'den sonra Etimesgut gelecektir nüfus açısından.

Zaten Çankaya ve Yenimahalle'den sonra en iyi yatırım alan ilçe Etimesgut'tur. Nüfus açısından da hızla ilerlemektedir.

32 bin nüfus artışı demek, 8 bin yeni konut demektir. Ortalama ev fiyatını 200 bin TL'den düşündüğümüzde bile 1.6 milyar TL'lik bir ekonomik büyüklükten bahsettiğimiz görülür. Bunun yaratacağı çarpanla Etimesgut'un ciddi bir ekonomik hareketlilik alanı olduğu açıktır.

22 Şubat 2015 Pazar

Eskişehir Yolu Gelişiyor: Şehitali-Yapracık İmar Planı

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, Şehitali Yapracık bölgesi ile ilgili 1/25000 ölçekli yeni imar planını yayınladı.

Büyütmek için tıklayınız

Bu plana göre artık Yaşamkent'e kadar dolan Eskişehir Yolu aksı, çevre yolunun dışında da Eskişehir Yolu çevresinden gelişecek. Bu yeni plana göre şu anda son yerleşim yerleri olarak görünen Turkuaz Vadisi ve Yapracık Konutları, ortada kalıyor. Daha da ileriye, Temelli'ye kadar konut-ticaret imarı açılıyor.

Bölgenin daha ayrıntılı imar planları şu anda yapılıyor. 2016 yılından itibaren burada yeni inşaatların yükselmeye başladığını göreceğiz.


Ayrıca bu bölgenin güneyinden geçecek Ankara-İzmir Otoyolu Projesi de bölgenin canlanmasını sağlayacak.